YENİDEN YAPILAN KENT | İNCİRALTI HAFIZASI: KIYI VE İÇ

Proje Konsept ve Kurgu: Emel Kayın Katılımcı Sanatçılar: Ayşegül Kurtel (performans sanatçısı), Ekin Erman (heykeltıraş), Emel Kayın (mimar, yazar, şair), İlknur Baltacı (fotoğrafçı) , Onur Nurcan (Müzisyen), Şölen Kipöz (moda tasarımcısı, kuramcı), Tanzer Güven (belgesel sinemacı), Zuhal Çetin Özkan (belgesel sinemacı)

 

“İnciraltı Hafızası: Kıyı ve İç” başlıklı proje, “ doğal yaşam, tarım, balıkçılık, rekreasyon, siyasi hareketler, kültürel faaliyet vb. konularla ilgili hafıza katmanlarını barındırmanın” yanı sıra,  İzmir kentinin  “son doğal yeşil boşluğu”  durumunda olan İnciraltı bölgesinin değerlerine ve   dönüşüm sürecine sanat aracılığıyla dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.   19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında  tarım  ve balıkçılık işi yapılan, bataklık ve sulak alanlarında göçmen kuşların yaşadığı bölge, Erken Cumhuriyet döneminde bataklıkların kurutulmasına ve modern plajların tesis edilmesine sahne olmuştur. Tarım ve balıkçılık aktiviteleri ile kuş yaşamı değişen oranlarda varlığını günümüze kadar sürdürse de, 1970’lerde deniz kirlenmiş,  plaj kullanımı sona ermiş ve  burada İnciraltı 6. Uluslararası Akdeniz Oyunları konaklama tesisi yapılmıştır.  Organizasyon  sonrasında  alanda, öğrenci yurdu kullanımı, siyasi temelli  öğrenci hareketleri, sanatsal eylemler ve rekreatif faaliyetler yer almıştır. 1980 sonrası alanda çeşitli yapılar inşa edilmiş, 2000’lerde ise daha çok orta ve alt gelir grubunu cezbeden kent ormanı ve kıyı düzenlemesi gerçekleştirilmiştir.  Günümüzde alan için çok katlı apartman, otel, alışveriş merkezi, sergi binaları vb. kategoriler içeren yoğun bir yapılaşma talebi mevcuttur.  Sözü edilen gelişmeler sonucunda  İnciraltı bölgesi ve orada yaşayanlar ile alanı kullanan kesimler “kentin kıyısında ve ve içinde olmak” arasındaki güçlü bir ikilemle yüz yüze gelmiştir. Bu ikilem “İnciraltı Hafızası: Kıyı ve İç” başlıklı projenin ana meselesini oluşturmaktadır.

“İnciraltı Hafızası:Kıyı ve İç” başlıklı  proje ,  bölgenin hafızasını ve dönüşümünü bilimsel yöntemlerle araştırıp  edebi bir ifadeyle ortaya koyan “Kentin Kıyısında ve İçinde Olmak:İnciraltı (Emel Kayın, 2011, Heyamola Yayınları) ” kitabındaki   metinlerin heykel, giysi tasarımı, fotoğraf,  müzik, animasyon gibi farklı alanlardaki sanatçılara  verilmesiyle başlatılmıştır. Metin seçimi sanatçıların geçmişteki üretimleri ve sanatsal tutumları ile paralellik kuracak biçimde yapılmıştır. 

Sanatçılardan “kitap metinlerinin sunduğu yitik hafıza, alanın gerçekliği ve özgün sanat yaklaşımları” arasındaki gel-gitlerle gelişecek olan yapıtlar ortaya koymaları beklenmiştir.  Proje süreci,  “hafıza/hafızanın korunmasına yönelik meseleler” konusunda   bölge halkı  ve  kentliler nezdinde duyarlılık yaratmayı sağlayacak atölye, gezi, konferans,  performans, film gösterimi, dinleti,  vb. etkinliklerle kamuoyuna  mal edilmiştir.  Tüm çalışma sürecinde   “kıyı ve iç” ya da “kıyıda ve içeride olma” ikileminin  ortaya konması ve İnciraltı’nın yoğun yapılaşmış İzmir kentinde  “herkes için ulaşılabilir son deniz” olma haline vurgu yapılması  istenmiştir.

Tasarımlarıyla eski giysilere yeni hayatlar veren Şölen Kipöz için seçilen metin,  İnciraltı’nın plaj döneminin anlatıldığı  “Çocuk ve Genç Yazların Peşinde” başlıklı  bölümdür.  Metinde geçen “mini elbiseye benzeyen etekli mayolar taşıyan kadınlar”, “annelerinin orlondon ördüğü ve suyu görünce şekilsizleşen mayolarını çekiştirmekten yüzemeyen küçük kızlar”, “denize elbiseleriyle girdikleri için balona benzeyen yaşlı kadınlar”, “kıyılara özgü askılı fırfırlı elbiseler” gibi betimlemeler Şölen Kipöz’ün  yarattığı giysinin imgesel verileri arasında yer almıştır. Kitapta anlatılan  “eğenbuğur” hikâyesi de bu imgeler arasındadır.  Temmuz’un durgun  günlerinde bir rüzgârla birlikte gelecek  ve ciltlerde leke bırakacak olan “eğenbuğur” dan korunmak için mayolarının üzerine paslı metaller asan genç kızların hikâyesi,  Şölen Kipöz’ün giysisinde bir metal öğesiyle temsil edilmiştir. Yerel bir gazeteye verilen “Yitik Mayolar Aranıyor” başlıklı ilan ile elde edilen eski mayolar giysinin temel öğeleri arasındadır.  İnciraltı’nda kullanılmış olan eski mayolar ile eski Sümerbank basmalarının kullanıldığı giysi “bir sergi nesnesi” olmaktan öte ,  İnciraltı’nda denizle temas edecek “bir performans nesnesi” olarak tasarlanmıştır.  Giysi için tasarlanan kıyı performansı,  dansçı Cansu Ergin tarafından yaratılacak devinim ve ses tasarımcısı Gürkan Mıhçı tarafından yaratılacak ses ile duyusal açıdan zenginleştirilecektir. Giysi için seçilen “İçinden Deniz Geçen” adı, kıyının yaşadığı haller ve metinsel imgelerle çağrışımlar kurmaktadır.

1960’ların ikinci yarısı ve 1970’lerin başı arasındaki dönemde  ülke siyasi gündeminin belirgin aktörleri arasında yer alan Deniz Gezmiş’in de heykelini yapmış olan Ekin Erman için ise  kitaptaki siyasi bir bölüm seçilmiştir. Kitaptaki “Yitik Kıyı, Yitik Gençlik,  Yitik Devrim” başlıklı bölüm, 1970’li yıllarda İnciraltı’nda gelişen siyasi öğrenci hareketlerine ve bu dönemin sonunda yaşanan bir çatışmada oluşan öğrenci ölümlerine odaklanmaktadır. Ekin Erman’ın,  kitapta da yer alan  gazete küpürleriyle kapladığı heykel, ölülerin ve yalanların üzerinin gazette kağıtlarıyla örtülmesine referans vermektedir.  Devrimin öncü karakteri ile öğrencilerin ölümlerini simgeleyen  gazette kaplı heykel, İnciraltı’nda bir zeytin ağacının kollarına yerleştirilmiş ve  kentlilerle iletişim kurmaya bırakılmıştır. Heykelin atölyeden İnciraltı’na uzanan yolculuğu ise, Zuhal Çetin Özkan tarafından hazırlanan “Yitik Bir Devrimin Ardından” başlıklı kısa filme konu olmuştur.            

Kitabın İnciraltı’nın kentlilerin hayatlarından uzaklaştığı, ancak sanatçıların sığınağı haline geldiği 1980 evresini anlatan “Uzaktaki Kıyı” başlıklı bölümü, fotoğraf sanatçısı İlknur Baltacı’ya sunulmuştur. Kent ve kıyı arasındaki “uzaklık, kuşatılmışlık, unutulmuşluk” gibi halleri anlatan bu bölüm,   kentsel mekân için giderek yaklaşan dönüşümün sarsıntılarına da işaret etmektedir. Kent tarafından kuşatılmış  İnciraltı’nı doğaçlama  bir dansın devinimiyle  birlikte görselleştiren İlknur Baltacı, dönüşümün güncel halini de ele alır.  Fotoğraflarda, İnciraltı’nın yeşil-mavi doğası içindeki dansçı Cansu Ergin’in bedeni ile temsil edilen mücadele, “doğa, insan, kent” arasındaki gerilimin estetiğini  yansıtır.

Kitabın İnciraltı’nın günümüzdeki durumunu ve kentsel mekân için yazar tarafından geliştirilen bir ütopyayı anlatan “Kıyıda Kalmaya Cesaret Etmek” başlıklı bölümü  Ayşegül Kurtel’e verilmiştir. İnciraltı için geliştirilen “Kentliler İçin Bir Kıyı” ütopyası, bölgenin İzmir kentinin doğa temelli rekreasyon alanı olarak sağlıklaştırılmasını önermektedir. Çadırlı kamplarda kalmaktan ata binmeye, süt sağmayı öğrenmekten doğada sanat yapmaya kadar değişen bir dizi “sürdürülebilir” işi kapsayan ütopya,  Ayşegül Kurtel tarafından “narenciye bahçesi” performansı ile anlamlandırılmıştır.

Müzisyen Onur Nurcan  ise çalışmalarını  İnciraltı’nın müziğini yapmaya odaklamıştır. Onur Nurcan’ın cello ile çalınmak üzere “beş kısa beste” yapmasının ardından, müzik Emel Kayın tarafından yazılan “beş kısa şiir” ve onun tarafından çekilen “beş İnciraltı fotoğrafı” ile bütünleştirilmiştir. “Ağaç, Ot, Kedi ve Su İçin Bir Seslendirme” başlıklı dinletide icra Beste Başçı tarafından gerçekleştirilirken şiirler de Emel Kayın  tarafından okunmuştur. Bu süreçte elde edilen DVD,  çeşitli etkinliklerinde kentlilere sunulmaktadır.

Belgesel sinemacı Zuhal Çetin Özkan ise tüm proje sürecini belgelemenin dışında “Hafıza ve Kıyı” adlı kısa ve uzun filmleri hazırlamıştır. Filmler,  İnciraltı’nın  hafızasının yitik bölümlerini var etmeye çabalayan sanatçıların çabasını, bu tür bir üretim sürecinin  coşkulu ve gerilimli dinamikleriyle birlikte yansıtmaktadır. Kimi zaman ürünleriyle birlikte yalnız, kimi zaman kendi aralarında dayanışmacı,  kimi zaman kentlilerle birlikte paylaşımcı görünen sanatçıların hikâyesi, İnciraltı’nın gerçekliğiyle bütünleşir. 

Projenin fotoğrafik belgelemesi,  İlknur Baltacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Tanzer Güven’in “Kentin Kıyısında ve İçinde Olmak:İnciraltı” kitabından yola çıkarak hazırladığı ve Ege TV’de gösterilen “Her Semt Bir Tarih:İnciraltı”  belgeseli,  projenin çeşitli evrelerinde, çeşitli salonlarda izleyicilere sunulmuştur